Herkese merhaba,
Yaz tatili geldi çattı. Okul çantaları evde kuytu bir köşeye kaldırıldı, ödev telaşı sona erdi. Peki bu dönemi sadece bir “mola” olarak mı değerlendirmeliyiz, yoksa çocuklarımızın gelişimini desteklemek için bir fırsata mı çevirmeliyiz?
Yaz ayları, çocukların gelişimi için eşsiz olanaklar sunar. Rutinlerin hafiflediği, dış dünyanın daha çok keşfedildiği bu dönemde öğrenme yalnızca kitaplarla sınırlı kalmaz. Tam tersine, çocuk için en doğal öğrenme; günlük yaşamın içinde, deneyimleyerek gerçekleşir.
Üstelik yaz döneminde evde geçirilen zamanın artması, çocukların sorumluluk alma becerilerinin gelişmesi açısından da önemli bir fırsattır. Yemek vakitleri için masa kurmak, çamaşır asmak, ev toparlamaya yardım etmek gibi basit ama anlamlı görevler; çocuğun planlama, sıra takibi, iki eli koordine edip kullanabilmek ve dikkat süresi gibi birçok gelişim alanını destekler.
Bu tür görevler yalnızca bir işi tamamlamaktan öte, çocuğun aidiyet hissini ve öz yeterliliğini de besler. “Ben de bu evin bir parçasıyım, katkı sağlayabiliyorum” duygusunu kazanan çocuk, kendine daha çok güvenir; bu da sosyal ve duygusal gelişimin temelini oluşturur.
Peki ya ekranlar? Asıl mesele burada başlıyor. Bu süreçte özellikle üzerinde durmak istediğim konu, ekransız ve materyalsiz geçirilen kaliteli zamanlar.
Bir ergoterapist olarak sahada en çok gözlemlediğim şeylerden biri şu: Günde sadece 15-20 dakikalık nitelikli etkileşim çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimine büyük katkı sağlıyor. Üstelik bunun için pahalı oyuncaklara ya da özel eğitim materyallerine ihtiyacınız yok.
Bazen sadece yere birlikte uzanıp tavanı izlemek, yastık savaşı yapmak, aynada birbirinizin mimiklerini taklit etmek bile yeterlidir.
Bu tür sade ama derin bağ içeren anlar, çocuğun; beden farkındalığını artırır, duygusal regülasyonunu destekler, sosyal etkileşim becerilerini ve en önemlisi benlik algısını güçlendirir.
Bilim ne diyor? Özellikle erken çocukluk döneminde ebeveynle kurulan sıcak ve karşılıklı etkileşim içeren oyunların, beynin sosyal-duygusal alanlarını doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor. Bu tür oyunlar sadece güvenli bağlanmayı değil; aynı zamanda dil gelişimi, dikkat süresi ve problem çözme gibi üst düzey bilişsel becerilerin gelişimini de destekliyor.
Unutmayalım ki ekran karşısında geçirilen uzun saatler, çocuğun sadece hareketini değil; ilişki kurma kapasitesini de sınırlar. Halbuki çocuk için en güçlü öğrenme aracı her zaman gerçek ve duygu dolu ilişkilerdir.
O hâlde bu yaz ne yapmalı? Bu yaz çocuğunuzla kuracağınız göz teması, birlikte güleceğiniz küçük oyunlar ve aranıza hiçbir dijital cihazın girmediği sade zamanlar, onun gelişimine yapılabilecek en büyük yatırımdır. Günde sadece 15-20 dakika. Sadece siz ve çocuğunuz. Ekranların ötesinde bir bağ.
Bu yaz, çocuğunuzun gelişimi için önce ekranı değil, gözlerini seçin. Çünkü gelişimin en kıymetli yolu, her zaman ilişkiden geçer.