Yozgat’ta 1972 yılında üretime başlayan, 2000 yılında kapatılıp 2004’te özelleştirilen Tekel Bira Fabrikası, yalnızca bir sanayi tesisi değildi; kentin ekonomik ve sosyal hayatının kalbinde yer alan bir üretim merkeziydi. Fabrikanın kapanmasıyla birlikte Yozgat, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük bir boşluğa sürüklendi.
Kurulduğu dönemde 500’ün üzerinde işçiye istihdam sağlayan, yıllık 10 milyon litre üretim kapasitesine sahip fabrika, Yozgat’ın üretim potansiyelini temsil eden en önemli tesislerden biriydi. Ancak 2000 yılında kapısına kilit vurulan fabrika, 2004’te tamamen satıldı ve arazisi üzerine alışveriş merkezi ile konutlar yapıldı. Bugün geriye sadece idare binası, depo ve iki eski bekçi saati kaldı.
Fabrikanın kapanışından sonra elde kalan birkaç eşyadan biri, antika satıcısı Osman Karaca’nın elinde bulunan iki bekçi saati. Karaca, bu saatleri satmayı reddederek şu sözlerle duygularını dile getirdi:
“Bekçi saati, Yozgat’ta tek fabrikamız olan bira fabrikasının hatırası. Bunları Yozgat’ta bırakacağım, satmayacağım. Bu şehrin hafızası bu.”
Yozgatlı birçok vatandaş gibi Karaca da fabrikanın kapanmasının ardından şehirde oluşan sessizliği ve ekonomik daralmayı bugün hâlâ hissedildiğini belirtti.
Yozgat Bozok Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hatice Güzel Mumyakmaz, Tekel Bira Fabrikası’nın Yozgat üzerindeki etkilerini yıllardır akademik olarak araştırıyor. Mumyakmaz, fabrikanın kapanışının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyolojik bir kırılma yarattığını vurguladı:
“Yozgat’a ilk geldiğimde Ankara’ya bu kadar yakın bir şehrin neden bu kadar geri kalmış olduğunu sorguladım. Halkla konuştuğumda bir dönem burada yüzlerce kişiye ekmek kapısı olan bira fabrikasının varlığını öğrendim. Fabrikanın kapanmasıyla birlikte kentte ekonomik canlılık sona ermiş. İşçiler, çiftçiler, nakliyeciler herkes bu fabrikadan geçimini sağlıyordu.”
Fabrikanın var olduğu dönemde, çevresinde oluşan sosyal yaşamın da şehre katkı sunduğunu belirten Mumyakmaz, “Fabrikanın çevresinde mescitler yapılmış, işçiler orman dikim çalışmalarına katılmış, kazancın bir kısmı öğrencilere burs olarak dönmüş. Bir yerin ekonomisini kalkındırdığınızda sosyal alanlar da buna paralel olarak gelişir. Siz bir yeri kapattığınızda, yerine yenisini koymazsanız orada eksiklik doğar. Maalesef Yozgat bu anlamda ihmal edilmiş bir şehir” dedi.
Doç. Dr. Mumyakmaz, Yozgat’ta sıkça dile getirilen “Atatürk bu şehri cezalandırdı” söylemlerinin doğru olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Atatürk’ün bu şehirle ilgili cezalandırma gibi bir yaklaşımı olmamıştır. Aksine, bu şehre iltifat etmiştir. Yozgat’ın burada yaşadığı geri kalmışlığın sebebi bir ceza değil, uzun yıllardır süren ihmalin sonucudur.”
TÜİK verilerine göre, 2000 yılında 682 bin 919 olan Yozgat nüfusu, 2024 itibarıyla 413 bin 161’e geriledi. Uzmanlar, Tekel Bira Fabrikası’nın kapanmasının ardından başlayan bu yoğun göçün, kentin demografik yapısını ve sosyal dengesini kökten değiştirdiği görüşünde. Mumyakmaz, Yozgat’ın tarım potansiyeli ve maden kaynakları açısından zengin bir il olduğuna dikkat çekerek, “Yeter ki planlı yatırımlar yapılsın. Üniversitemiz gelişiyor, gençlere iş alanları oluşturmak mümkün. Bira fabrikası artık yeniden açılacak bir tesis değil ama o dönem kente ciddi katkı sağlamış bir işletmeydi. Bugün yapılması gereken, geçmişin hatalarından ders alarak Yozgat’a yeni yatırımlar kazandırmaktır” dedi.
Yozgat’ın geçmişte Türk siyasetinde önemli isimler yetiştirdiğini hatırlatan Mumyakmaz, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Yozgat’ın daha iyi bir geleceği hak ettiğine inanıyorum. Türkiye’nin refahı arttıkça bu şehir de bundan payını almalıdır. Yozgatlıların üretkenliğini, çalışkanlığını harekete geçirecek planlı yatırımlar, şehrin yeniden canlanmasını sağlayacaktır.” Haber Merkezi