GÖNÜL ÇALAB'IN TAHTI

GÖNÜL ÇALAB'IN TAHTI

Babamın dizinin dibinde büyüyünce, babamın penceresinden baktım ben de hayata… Küçük bir şehirde, büyük davalara inanan, inandığı gibi de yaşayan sapasağlam insanların içersin de geçti yıllarım. Benim en büyük gurur kaynağım Yozgat oldu… Hatır gönül bilmek deyiminin anlamını sorsalar Yozgat derdim herhalde...

Mesela; kapı komşusu Ermeni olan büyüklerimizden, onların dostluğunu dinledik biz hep...

Koyu Türk milliyetçisi olan babalarımızdan, Kürt olan dostlarıyla biriktirdikleri anılarını dinledik.

Sağcı solcu diye ayrışan gençlerin annelerinin "Ahiretlik Kardeşi" olduğu hikayelerini, dudağımızda acı tebessümle öğrendik.

Sevgiyle büyüdük, bir davayı savunmanın diğer tarafı kötülemek olmadığını öğrendik, yüz yüze baktığımız insanı kırmadık, onlar tarafından da kırılmadık.

Peki şimdi aynı safta olduğumuz halde bunca kırıp dökmek niye? Hiç dost olmamış gibi düşman olmak niye?

Hangi görüşten olursak olalım eminim pek çoğumuz vatanımızı seviyoruz fakat bazı şeyleri yanlış anlamışız, memleket nargile masalarında kurtarılmıyor arkadaşlar, memleket küçük hesaplar yapılan dedikodu masalarında da kurtarılmıyor…

Gece yarılarına kadar kahkaha patlatıp sigara dumanınızı göğe savurduğunuz, kadın/erkek münasebetleri üzerine sos niyetine bir parça da vatan meselesi serptiğiniz sohbetlerin insan ilişkilerinize katkıları olabilir, fakat memleketin bundan zerrece fayda gördüğü söylenemez. Savunduğumuz ideolojilere karşı samimiyetimiz uğraştığımız işlerin ciddiyeti ile doğru orantılıdır bilmeliyiz ki hiçbir dua kahkaha atılarak yapılmıyor.

Hepimizin yüreğinde; insan olmanın, aklımızı kullanabilmenin mutluluğu; omuzlarımızda ise sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun getirdiği bazı kanunsuz yasaklar vardır. Ancak, biliyoruz ki bu yasaklar, sevdayı aşındırmaz; aksine, kamçılar. Yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda nefsini yenmiş bir dava insanı, bir sevdalı yürek olarak kalmayı kim istemez...

Elbette dost sohbetinin yeri ve tadı çok ayrıdır. Birlik olmadan dirlik olmaz derler. Dost muhabbetiyle devrilen çaydanlıkların hatırı, kahvenin hatırını siler süpürür; ama vatan sevdası ile birleşip bir yola çıkan insanların bu yolda atacakları çok daha sağlam adımları olmalı... Kim olduğumuz kadar kimlerle birlikte olduğumuz da önemlidir, kimlere değer verdiğimiz, kimlerle oturup kimlerle kalktığımız da... "Hem-hal olduklarınızla, bir-hal olursunuz" demişler…

Ayağına taş değse, içimizin sızladığı şu canım memleket bizim omuzlarımızda yükselecek arkadaşlar. Çalışarak, okuyarak, okutarak ileri taşıyacağız bu mukaddes emaneti. Caka satarak, haset ederek, hor görerek değil. Ego savaşlarına girerek hiç değil.

Hayat bu; yorulmak var, kırılmak var, durmak var, koşmak var, yokuşları, engelleri bir bir aşmak var…

Gerektiğindeyse arkanı dönüp gitmek var, işte bu büyük servet…

" Sonuçta bu dünyadan geçip giderken geride sadece şu kalır: Toprağa bir ağaç mı diktin, yoksa oradan ağaç mı söktün? Hak mı yedin, hak mı dağıttın? Gönül mü kurdun, gönüller mi yıktın? Ömür bu kadar sade ve basittir”.

Yani burada mühim olan hikayemizin sonudur…

Powered by Froala Editor